SEFiA İklim Gündemi COP 28 Özel Sayısı’na hoş geldiniz…

Bugün, 14 Aralık 2023.

28. Taraflar Konferansı (COP 28) ilk kez fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısında bulunan nihai bir anlaşmayı kabul etti. Fakat konferans süresince yaşanan gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, bu anlaşmayı bir zafer olarak görmek mümkün değil.

Bu bültende, COP28’de yaşanan gelişmeleri ve nihai anlaşmayı değerlendiriyoruz.

Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Bizi TwitterLinkedIn ve Instagram’dan da takip edebilirsiniz.

Abone olmak içinse buraya tıklayabilirsiniz.

Keyifli okumalar,

SEFiA ekibi.


30 Kasım’da başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP 28) sona erdi. Konferans, dünyanın iklim krizi karşısında nasıl bir tutum izleyeceğini göstermesi adına önem taşıyordu. Finansman tartışmaları ile Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi ilk günlerde gündeme hâkim olurken; özellikle ikinci hafta, fosil yakıt kullanımından çıkış tartışmaları öncelik kazandı. Hem politika vaatlerini hem de taahhüt ve finansal yardımları içeren bildiriler takip edildi.

Konferans sonunda yaklaşık 200 ülkeden temsilci, küresel fosil yakıt tüketimini azaltmaya başlama konusunda anlaşmaya vardı. Anlaşmada; özellikle bilime uygun olarak 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve hakkaniyetli bir şekilde geçiş yapılması çağrısında bulunuldu. 2030 yılına kadar küresel olarak yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılmasıkömür kullanımını azaltma çabalarının hızlandırılması ve karbondan arındırılması zor endüstrilerde uygulanmak üzere karbon yakalama ve depolama gibi teknolojilerin hızlandırılması çağrılarına yer verildi. Fakat 100’den fazla ülkenin, COP28 anlaşmasında fosil yakıtlardan çıkış talebi kendisine yer bulamadı.

COP 28 fosil yakıt çağının sona erdiğine işaret etmesi ile ülkelerin fosil yakıtların yerini temiz enerjinin alması gerektiği ve 2050 yılının küresel net sıfır için hedef yıl olduğu konusunda hemfikir olduklarını göstermesi bakımından önem arz ediyor. 2030’a kadar temiz enerjinin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması destekleniyor ve yenilenebilir enerji maliyetlerinin hızla düştüğü kabul ediliyor. Yeni ulusal iklim taahhütleri setinin 2024 sonundan itibaren teslim edilmesi gerektiğinin vurgulanıyor. Fakat finansman ile fosil yakıtlardan çıkış/azaltım tartışmaları ekseninde COP28 birçok eleştiri ile de karşı karşıya.
  • Taahhütler yeterli mi? Söz konusu taahhütleri üç başlıkta (yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği ve metan azaltımı) ele almak mümkün. Fakat Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) analizine göre bu taahhütlerin mevcut imzacılar tarafından tam olarak yerine getirilmesi, –Dünya Enerji Görünümü 2023’teki Belirtilen Politikalar Senaryosu göz önüne alındığında– 2030 yılında küresel enerji bağlantılı sera gazı emisyonlarının 4 gigaton karbondioksit eşdeğeri azaltılabileceği anlamına geliyor. Oysa bu azaltım, dünyayı küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılmasıyla uyumlu bir yola sokmak için kapatılması gereken emisyon açığının yalnızca %30’unu karşılıyor.
  • Kömürden çıkış ve bilim: Bilimsel veriler küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için kömür, petrol ve doğal gaz kullanımının 2050’ye kadar sırasıyla %100, %60 ve %70 oranında azaltılması gerektiğini gösteriyor. Fosil yakıtlardan çıkışın bir çıktı olarak sunulması, COP 28’e dair önemli bir beklentiler arasında yer alıyordu. Fakat konferans sonuç metninde fosil yakıtlardan çıkışa yer verilmedi.
  • Türkiye’nin konumu: Konferans süresince Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi ve Kömürden Çıkış Koalisyonu’na dâhil olmaması ve fosil yakıtlardan çıkış desteklemekten geri durması Türkiye’nin iklim diplomasisinde yapıcı bir tavır almaktan uzak durduğu ve küresel çapta inisiyatif alabilme şansını değerlendirememesi olarak yorumlandı. Türkiye finansman taahhüdünde bulunmadı ve birçok diğer taahhüt ile bildirinin dışında kaldı.

KAYIP VE ZARAR FONU, FİNANSMAN TARTIŞMALARI

COP 28, tüm tarafların Kayıp ve Zarar Fonu’nun ve fonun finansman düzenlemelerinin işler hale getirilmesi konusunda anlaşmasıyla başladı. İlk gün, fona yaklaşık 300 milyon dolar aktarılması taahhüdünde bulunuldu. İklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve zararlarla başa çıkmaya çalışan hassas ülkelere tazminat ödenmesine yardımcı olacak fonun oluşturulmasına geçtiğimiz yıl Mısır’da düzenlenen COP 27’de karar verilmişti.

Bu adımı, tarihsel bir kazanım ve konferanstaki olası diğer uzlaşılar için olumlu bir adım olarak değerlendirmek mümkün. Fakat fonun kuraklık, seller ve yükselen denizler gibi giderek artan aşırı hava olaylarının yol açtığı yıkımın maliyetiyle başa çıkmaya çalışan, iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu bulunmayan ve iklim değişikliği etkilerine önlem almak için gerekli teknik ve finansman imkânlarına sahip olmayan ülkelerin uzun süredir devam eden bir talebi olduğunu unutmamak gerekiyor.

Kayıp ve Zarar Fonu’nun, işler hâle gelmesinin ötesinde, etkisinin ne olacağı değerlendirildiğinde de ortaya beklentileri karşılayan bir sonuç çıkmıyor. Yapılan tahminler, 2030 yılına kadar kayıp ve hasar maliyetlerinin 400-431 milyar dolar seviyesinde olduğunu gösteriyor. Fakat fon, 13 Aralık itibarıyla 792 milyon dolara ulaşmış durumda. Yani söz konusu rakamlar, ihtiyacın ancak binde 2’sini karşılıyor. Öte yandan, fonun işler hâle getirilmesi için bu yıl alınması gereken kararın henüz açılış toplantısında alınması da COP Başkanı Sultan Al Jaber’in –dikkatleri fosil yakıtlardan çıkış yerine iklim finansmanına kaydırması bakımından– başarılı bir taktiği olarak değerlendirilirken; söz konusu finansmanın nasıl kullanılacağına ilişkin net bir karara varılmamış olması ise açıkta kalan bir diğer konu.

İklim finansmanında görünüm: Yeşil İklim Fonu (Green Climate Fund) 3.5 milyar dolar ile yenilenerek toplam 12.8 milyar dolara ulaşması için çaba sarf edildi. Uyum Fonu’na (Adaptation Fund) 134 milyon dolarEn Az Gelişmiş Ülkeler Fonu’na (Least Developed Countries Fund) 129.3 milyon dolar ve Özel İklim Değişikliği Fonu’na (Special Climate Change Fund) 31 milyon dolar olmak üzere yapılan katkılar açıklandı. Fakat bu noktada 2030 yılına kadar gelişmekte olan ülkeler (Çin hariç) için en az 2.4 trilyon dolarlık iklim finansmanına ihtiyaç olduğu ama sonu gelmeyen ekonomik kriz döngüsünün 54 ülkeyi kalkınmalarını ve enerji dönüşümlerini engelleyen bir borç krizine sürüklediği de tartışılıyor. Öte yandan Yeşil İklim Fonu özelinde, söz konusu taahhütlerin gerekli 100 milyar doların çok gerisinde kaldığını da söylemek mümkün.

KÜRESEL DURUM DEĞERLENDİRMESİ VE KÖMÜRDEN ÇIKIŞ TARTIŞMALARI

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) Yıllık Emisyon Açığı raporuna göre gezegeni 1,5 derecelik sıcaklık artışında tutabilmek için sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar %42 oranında azalması gerekiyor. En iyimser senaryoda bile ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama şansı yalnızca %14. Tam bu noktada, COP 28 sürecinde tüm gözler Küresel Durum Değerlendirmesi’nin (Global Stocktake – GST) tartışmalarının ve yayınlanan taslak metinlerin üstündeydi.

  • GST neden önemli? GST –ana hatları Paris Anlaşması’nın 14. maddesinde belirtildiği üzere– iklim hedeflerine ulaşmada tarafların nerede ilerlediklerini/ilerleyemediklerini görmeleri için tasarlanmış 5 yıllık sistematik bir süreç. 1,5 derece sınırında kalmak için gereken emisyon kesintilerinin karşılanmasına yönelik ilerlemelerin değerlendirildiği bu süreçte yeni ulusal planlar için parametreler belirleniyor. Yani, bu sene üzerinde anlaşmaya varılacak olan GST çerçevesi önümüzdeki 5 yılın belirleyicisi olacak yeni Ulusal Katkı Beyanlarına da şekil verecek olması açısından önem taşıyor. Ülkelerin hedeflerinde bu çerçevede güncelleme yapması gerekiyor.

İlk hafta boyunca, üç üst düzey küresel durum değerlendirmesi etkinliği (azaltım, uyum ve uygulama araçları üzerine), her başlık altında daha fazla azim ve iklim eylemi aciliyetinin altını çizdi. 8 Aralık’ta yayımlanan taslak GST metni, konferansın nihai anlaşmasında neler olacağına dair sinyaller veriyordu:

  • Yenilenebilir enerjinin üç katına ve enerji verimliliğin iki katına çıkarılması taahhüdü tekrarlandı.
  • Fosil yakıtların düzenli ve adil bir şekilde aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması önerildi ya da azaltılmamış fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına ya da azaltılmamış kömür kullanımına son verilmesine odaklanıldı.
  • Verimsiz sübvansiyonların “orta vadede” aşamalı olarak kaldırılması için bir seçenek sunuldu (Bu noktada ‘verimsiz sübvansiyonlar’ ifadesinin muğlaklığı ve iklim eylemini geciktirici niteliğinin üstünde durmak gerekiyor.).
  • Karbon yakalama teknolojileri ve düşük karbonlu hidrojen üretimi dâhil olmak üzere sıfır ve düşük emisyonlu teknolojilerin küresel ölçüde artırılması önerildi.

Fosil yakıtların ilk kez bir COP metninde geçmesi olumlu bir gelişme olsa da 11 Aralık’ta yayımlanan taslak GST metninde daha farklı bir görüntü söz konusuydu. Avrupa Birliği ve iklim değişikliğine karşı özellikle kırılgan olan birçok gelişmekte olan ülkenin temel taleplerinden biri olan fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına doğrudan atıfta bulunulmadı. Bunun yerine sadece karbon tutma teknolojisine sahip olmayan kömürde aşamalı azaltım çağrısı yapılıyordu. Metinde “sera gazı emisyonlarında derin, hızlı ve sürekli bir azaltıma duyulan ihtiyaç” vurgulanırken taraflara bir dizi eylemde bulunma çağrısı yapıldı. Bunun üzerine gelen eleştiriler müzakerelerin uzamasına neden oldu. Yapılan açıklamalarda da COP 28’in başarısı fosil yakıt kullanımından çıkılmasına yönelik atılan adımlar ile ilişkilendirildi. Bu adımların, ayrıca, 2050’de net sıfıra ulaşma ve küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin üzerinde 1,5 derecede sınırlama hedefleriyle uyumlu olması gerektiği vurgulandı.

  • Petrol ve Gazın Ötesi İttifakı (BOGA), yaptığı açıklamada COP28’deki tüm ülkeleri, IPCC’nin raporları doğrultusunda fosil yakıtlardan aşamalı çıkış kararı almaya davet etti. Bu kararın yenilenebilir enerjinin ölçeklendirilmesi ve enerji verimliliğinin iyileştirilmesine ilişkin hedefler ile emisyonların 2025’e kadar zirveye çıkmasını içermesi gerektiğini de vurguladı.
  • COP28’de Avrupa Birliği delegelerinin lideri olan Çevre Bakanı Eamon Ryan, taslak GST metninin değiştirilmemesi hâlinde AB’nin iklim görüşmelerinden çekilebileceğini açıkladı. Metni özellikle gelişmekte olan ekonomilerde yeni temiz teknolojiye yatırım fırsatlarını kademeli olarak artırma fırsatını sunmamakla eleştirdi.
  • Küçük Ada Devletleri İttifakı (AOSIS) Başkanı Dr Pa’olelei Luteru, 1,5 derece hedefinden ödün veren herhangi bir anlaşmayı imzalamayacaklarını duyurdu.
  • Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yapılan açıklamalarda fosil yakıtların ikame edilmesine yönelik çabaları artırmak amacıyla nükleer ve karbon yakalama ve depolama (CCS) gibi teknolojilere yapılan atıflara dikkat çekildi. “Yeni ve CCS kullanmayan kömür santrallarına verilen izinlerin sınırlanması” ile “verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarının mümkün olan en kısa sürede aşamalı olarak sonlandırılması” ifadelerinin ucu açık olduğu dile getirildi.

Fakat 100’den fazla ülkenin COP28 anlaşmasında fosil yakıtlardan çıkış taahhüdünün yer alması talebi kendisine yer bulamadı.

Kömürden çıkış gündeminde öne çıkan gelişmeler 
Konferansın en önemli gelişmelerinden biri Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi’nin (The Global Acceleration for Decarbonization Initiative) 130 hükümet tarafından imzalanması oldu. Girişim kapsamında dünyanın enerji üretiminde fosil yakıtların payını azaltmanın bir yolu olarak yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına ve enerji verimliliğinin ilerleme hızının ise iki katına çıkarılması sözü verildi. Girişim, öte yandan, nükleer enerjinin genişletilmesimetan emisyonlarının azaltılması ve kömür enerjisine yönelik özel finansmanın durdurulması da dâhil olmak üzere diğer alanlardaki taahhütlerle de enerji sektörünün karbondan arındırılması amaçlıyor.

  • Bu hedef, kömürden çıkış ile desteklenmeli: Küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması, önümüzdeki yedi yıl içine kurulacak 7.000 gigavatlık ek kapasiteyle 11.000 gigavata ulaşmasını gerektiriyor. Hedefe ulaşılması, 2022 yılında %30 olan yenilenebilir kaynakların küresel elektrik üretimindeki payının 2030 yılına kadar %60’a ulaşması ve 2030 yılına kadar fosil yakıtlarda yapılması gereken kesintilerin %85’inin gerçekleştirilmesi anlamına geliyor. Bu noktada beklentiler, söz konusu taahhütlerin Konferansın nihai kararları arasında yer almasında yoğunlaşıyor. Fakat son taslak GST metninde yenilenebilir enerjiyle ilgili 11 TW metriği, enerji verimliliğine dair ise %4.1 metriği metinde kendisine yer bulamadı. Bu noktada, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konusundaki somut adımların fosil yakıtlara olan bağımlılığı geride bırakarak desteklenmesi gerekiyor.

COP 28’de kömürden çıkış gündeminde öne çıkan iki bileşenden daha bahsetmek mümkün: Bunlardan ilki, Kömürden Çıkış Koalisyonu (Powering Past Coal Alliance – PPCA). 2017 yılında kurulan ve COP28’de 10 yeni üyenin katıldığı PPCA kapsamında hükümetler küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlama hedefini ulaşılabilir kılmak için karbon tutma teknolojisine sahip olmayan yeni kömür santralleri geliştirmemeyi ve hâlihazırdaki bu teknolojilere sahip olmayan kömür santrallerinden aşamalı olarak çıkmayı taahhüt etti. Fosil yakıtlardan aşamalı çıkış müzakereleri tüm hızıyla devam ederken, enerji geçişini hızlandırmak için ortaya çıkan anlaşmalardan bir diğeri de Petrol ve Gazın Ötesi İttifak (Beyond Oil and Gas Alliance – BOGA) oldu. Bu anlaşma, ülkelerin petrol ve gaz üretimini sona erdirme taahhüdünde bulunmaları için tasarlanıyor ve hükümetlere hızlı teknik yardım sağlamak üzere tasarlanmış bir fonu da içeriyor.

COP28’in dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleştirilmesi ve ülkenin petrol devi ADNOC’un patronu Sultan Al-Jaber, BAE iklim elçisi olarak COP 28 görüşmelerine rehberlik edecek olması, konferans başlamadan önce hâlihazırda eleştiriliyordu. Konferansın ilk günlerinde Al Jaber’in kömürden çıkış talebinin bilimsel bir dayanağının olmadığına dair açıklamasının yayınlanması bu tartışmalarının gücünü artırdı. Açıklanan veriler, dünyanın en büyük kirleticilerinden bazılarını temsil eden 2.456 lobiciye bu yılki kritik müzakerelere katılmak üzere akreditasyon verildiğini gösterdi. Öte yandan, COP26 iklim müzakerelerinde de dünyanın petrol ve gazdan vazgeçmeden seragazı emisyonlarını azaltabileceğini savunan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerine üreticilerin “emisyonlar yerine fosil yakıtlar” şeklinde “enerjiyi hedefleyen herhangi bir metni veya formülü proaktif olarak reddetmesi gerektiğini” duyurduOPEC Genel Sekreteri Haitham Al Ghais, Bloomberg’e yaptığı bir açıklamada, “Savunmaya devam edeceğimiz şey, enerji kaynaklarını seçmek değil, emisyonları azaltmak.” açıklamasında bulundu. Oysa 2050 yılına kadar tüm kömür kullanımının tamamen durdurulması, petrol ve gazın ise %60-90 oranında azaltılması gerekiyor.

COP 28’DE TÜRKİYE’NİN KONUMU

Konferans süresince Türkiye’nin iklim diplomasisinde kolaylaştırıcı bir pozisyon almaktan almaktan uzak durduğu, yenilenebilir enerjiye geçişteki kapasitesini etkili biçimde kullanmadığı ve kısa-orta vadeli hedeflerinin ise 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu olmadığı değerlendirildi. Türkiye’nin (ABD, Avustralya, Brezilya, Polonya ve Meksika gibi fosil yakıta dayalı enerji sistemi olan ülkelerin imzasının bulunduğu) Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi ve (ABD’nin dâhil olacağını açıkladığı) Kömürden Çıkış Koalisyonu’nda yer almadı. Türkiye’nin bu ısrarının ardında kömürlü termik santrallerin aşamalı olarak kapatılmasına karşı gösterdiği direnç olduğu değerlendiriliyor.

  • Nasıl? Türkiye 11,2 gigavat olan mevcut güneş kapasitesini 2035 sonunda 53 gigavat seviyesine, yani neredeyse beş katına; 11,6 gigavat olan rüzgâr kapasitesini de 2035’te 29 gigavat seviyesine –2,5 katına– çıkarmayı hedefliyor. Her iki hedefin toplamına bakıldığında güneş ve rüzgâr kurulu gücünün bugüne göre 3,6 katına çıkarılmasının planlandığı görülüyor. Fakat Türkiye, paralel hedeflere sahip olmasına rağmen, Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi kapsamında yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına ve enerji verimliliğinin ilerleme hızının ise iki katına çıkarılması taahhütlerine dâhil olmayarak iklim diplomasisinde yapıcı bir tavır almaktan uzaklaşıyor.
  • 2030 iklim hedefi: Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için, 2020 yılına kıyasla 2030’a kadar en az %35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerekiyor. Türkiye’nin güçlü bir iklim hedefi koyması beraberinde ayrıca ekonomik faydalar da getiriyor.

Küresel seragazı emisyonlarının %90’ından fazlasını oluşturan 63 ülke ve AB’nin iklim performansını, seragazı emisyonları, yenilenebilir enerji, enerji kullanımı ve iklim politikası kategorilerinde değerlendiren İklim Değişikliği Performans Endeksi‘nin (Climate Change Performance Index, CCPI) verilerine göre 2022 yılında 47. sırada bulunan Türkiye, bu yıl 9 sıra gerileyerek 56. sıraya düştü ve çok düşük performans gösteren ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’nin net sera gazı emisyon miktarını azaltmayı hedeflememesinin, fosil yakıtları aşamalı olarak terk etme politikasının olmaması, fosil yakıtların sübvanse edilmesi ve hâlâ farklı bölgelerde gaz ve petrol aramalarına devam etmesinin bu performans değerlendirmesinde etkili olduğu belirtiliyor.

Türkiye’nin iklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum ve düşünce kuruluşları, Türkiye’nin COP28 kararlarına ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda alması gerektiği pozisyona dair taleplerini içeren bir mektubu Başmüzakereci Fatma Varank ve müzakere heyetine iletti. Mektupta Türkiye’nin COP28 kararı olarak fosil yakıtlardan çıkışı desteklemesi ve Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü’nü imzalaması talep edildi. Buna karşılık, İklim Değişikliği Başkanlığı, COP28’in resmi olarak devam eden son gününde Türkiye’nin sekiz girişime katıldığını duyurdu (Bunlardan sadece üç tanesi bu sene oluşan girişimler: İklim ve Sağlık Bildirisi, Sürdürülebilir Tarım, Dirençli Gıda Sistemleri ve İklim Eylemi Bildirisi ve İklim Eylemi için Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu). Fakat Türkiye’nin hâlâ imzasını atmadığı pek çok metin mevcut. Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi, bu noktadaki önemli bir eksik olarak öne çıkarken, Türkiye’nin henüz herhangi bir finans taahhüdü de bulunmuyor.

ÖNE ÇIKAN DİĞER GELİŞMELER

  • Karbon yakalama teknolojileri hem COP28 süresince sıkça gündeme getitildi hem de COP 28 final nihai anlaşmasında yer buldu. Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu’nun raporu, net sıfıra ulaşmak için karbon yakalama teknolojilerine bağımlı bir ekonomi yaratmanın (yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyona dayalı bir rotaya kıyasla) getireceği en az 30 trilyon dolar daha fazla maliyet üstünde duruyor. Karbon yakalama teknolojilerinin tarihsel gelişimi incelendiğinde, %80-90 oranında geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerine dayanması ve içerdikleri teknik problemler bakımından, daha fazla fosil yakıt üretimini desteklediği görülüyor.
  • 143 ülke, hükümetlerin ilk kez toplulukları korumanın ve iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini ele alacak sistemler kurmanın gerekliliğini kabul etmesini içeren sağlık deklarasyonuna imza attı.
  • COP28’de 22 ülke, 2050’ye kadar nükleer enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması çağrısı yaptı. Çağrı bildirisini imzalayan ülkeler arasında; Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Gana, Macaristan, Japonya, Moldova, Moğolistan, Fas, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Güney Kore, İsveç, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ve Birleşik Krallık bulunuyor. İklim STK’ları çağrıyı sert bir dille eleştirdi.
  • 130’un üzerinde lider Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemi Bildirgesi’ni imzaladı. İklim değişikliğiyle mücadelede tarımın önemini vurgulamayı amaçlayan bildirge, tarım ve gıda sistemlerinin iklim değişikliğine yanıt verme potansiyelini vurguluyor.