SEFiA İklim Gündemi COP 28 Özel Sayısı’na hoş geldiniz…
Bugün, 14 Aralık 2023.
28. Taraflar Konferansı (COP 28) ilk kez fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısında bulunan nihai bir anlaşmayı kabul etti. Fakat konferans süresince yaşanan gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, bu anlaşmayı bir zafer olarak görmek mümkün değil.
Bu bültende, COP28’de yaşanan gelişmeleri ve nihai anlaşmayı değerlendiriyoruz.
Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Bizi Twitter, LinkedIn ve Inst
Abone olmak içinse buraya tıklayabilirsiniz.
Keyifli okumalar,
SEFiA ekibi.
|
KAYIP VE ZARAR FONU, FİNANSMAN TARTIŞMALARI |
COP 28, tüm tarafların Kayıp ve Zarar Fonu’nun ve fonun finansman düzenlemelerinin işler hale getirilmesi konusunda anlaşmasıyla başladı. İlk gün, fona yaklaşık 300 milyon dolar aktarılması taahhüdünde bulunuldu. İklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve zararlarla başa çıkmaya çalışan hassas ülkelere tazminat ödenmesine yardımcı olacak fonun oluşturulmasına geçtiğimiz yıl Mısır’da düzenlenen COP 27’de karar verilmişti.
Bu adımı, tarihsel bir kazanım ve konferanstaki olası diğer uzlaşılar için olumlu bir adım olarak değerlendirmek mümkün. Fakat fonun kuraklık, seller ve yükselen denizler gibi giderek artan aşırı hava olaylarının yol açtığı yıkımın maliyetiyle başa çıkmaya çalışan, iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu bulunmayan ve iklim değişikliği etkilerine önlem almak için gerekli teknik ve finansman imkânlarına sahip olmayan ülkelerin uzun süredir devam eden bir talebi olduğunu unutmamak gerekiyor. Kayıp ve Zarar Fonu’nun, işler hâle gelmesinin ötesinde, etkisinin ne olacağı değerlendirildiğinde de ortaya beklentileri karşılayan bir sonuç çıkmıyor. Yapılan tahminler, 2030 yılına kadar kayıp ve hasar maliyetlerinin 400-431 milyar dolar seviyesinde olduğunu gösteriyor. Fakat fon, 13 Aralık itibarıyla 792 milyon dolara ulaşmış durumda. Yani söz konusu rakamlar, ihtiyacın ancak binde 2’sini karşılıyor. Öte yandan, fonun işler hâle getirilmesi için bu yıl alınması gereken kararın henüz açılış toplantısında alınması da COP Başkanı Sultan Al Jaber’in –dikkatleri fosil yakıtlardan çıkış yerine iklim finansmanına kaydırması bakımından– başarılı bir taktiği olarak değerlendirilirken; söz konusu finansmanın nasıl kullanılacağına ilişkin net bir karara varılmamış olması ise açıkta kalan bir diğer konu. İklim finansmanında görünüm: Yeşil İklim Fonu (Green Climate Fund) 3.5 milyar dolar ile yenilenerek toplam 12.8 milyar dolara ulaşması için çaba sarf edildi. Uyum Fonu’na (Adaptation Fund) 134 milyon dolar, En Az Gelişmiş Ülkeler Fonu’na (Least Developed Countries Fund) 129.3 milyon dolar ve Özel İklim Değişikliği Fonu’na (Special Climate Change Fund) 31 milyon dolar olmak üzere yapılan katkılar açıklandı. Fakat bu noktada 2030 yılına kadar gelişmekte olan ülkeler (Çin hariç) için en az 2.4 trilyon dolarlık iklim finansmanına ihtiyaç olduğu ama sonu gelmeyen ekonomik kriz döngüsünün 54 ülkeyi kalkınmalarını ve enerji dönüşümlerini engelleyen bir borç krizine sürüklediği de tartışılıyor. Öte yandan Yeşil İklim Fonu özelinde, söz konusu taahhütlerin gerekli 100 milyar doların çok gerisinde kaldığını da söylemek mümkün. |
KÜRESEL DURUM DEĞERLENDİRMESİ VE KÖMÜRDEN ÇIKIŞ TARTIŞMALARI |
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) Yıllık Emisyon Açığı raporuna göre gezegeni 1,5 derecelik sıcaklık artışında tutabilmek için sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar %42 oranında azalması gerekiyor. En iyimser senaryoda bile ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama şansı yalnızca %14. Tam bu noktada, COP 28 sürecinde tüm gözler Küresel Durum Değerlendirmesi’nin (Global Stocktake – GST) tartışmalarının ve yayınlanan taslak metinlerin üstündeydi.
İlk hafta boyunca, üç üst düzey küresel durum değerlendirmesi etkinliği (azaltım, uyum ve uygulama araçları üzerine), her başlık altında daha fazla azim ve iklim eylemi aciliyetinin altını çizdi. 8 Aralık’ta yayımlanan taslak GST metni, konferansın nihai anlaşmasında neler olacağına dair sinyaller veriyordu:
Fosil yakıtların ilk kez bir COP metninde geçmesi olumlu bir gelişme olsa da 11 Aralık’ta yayımlanan taslak GST metninde daha farklı bir görüntü söz konusuydu. Avrupa Birliği ve iklim değişikliğine karşı özellikle kırılgan olan birçok gelişmekte olan ülkenin temel taleplerinden biri olan fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına doğrudan atıfta bulunulmadı. Bunun yerine sadece karbon tutma teknolojisine sahip olmayan kömürde aşamalı azaltım çağrısı yapılıyordu. Metinde “sera gazı emisyonlarında derin, hızlı ve sürekli bir azaltıma duyulan ihtiyaç” vurgulanırken taraflara bir dizi eylemde bulunma çağrısı yapıldı. Bunun üzerine gelen eleştiriler müzakerelerin uzamasına neden oldu. Yapılan açıklamalarda da COP 28’in başarısı fosil yakıt kullanımından çıkılmasına yönelik atılan adımlar ile ilişkilendirildi. Bu adımların, ayrıca, 2050’de net sıfıra ulaşma ve küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin üzerinde 1,5 derecede sınırlama hedefleriyle uyumlu olması gerektiği vurgulandı.
Fakat 100’den fazla ülkenin COP28 anlaşmasında fosil yakıtlardan çıkış taahhüdünün yer alması talebi kendisine yer bulamadı. Kömürden çıkış gündeminde öne çıkan gelişmeler
COP 28’de kömürden çıkış gündeminde öne çıkan iki bileşenden daha bahsetmek mümkün: Bunlardan ilki, Kömürden Çıkış Koalisyonu (Powering Past Coal Alliance – PPCA). 2017 yılında kurulan ve COP28’de 10 yeni üyenin katıldığı PPCA kapsamında hükümetler küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlama hedefini ulaşılabilir kılmak için karbon tutma teknolojisine sahip olmayan yeni kömür santralleri geliştirmemeyi ve hâlihazırdaki bu teknolojilere sahip olmayan kömür santrallerinden aşamalı olarak çıkmayı taahhüt etti. Fosil yakıtlardan aşamalı çıkış müzakereleri tüm hızıyla devam ederken, enerji geçişini hızlandırmak için ortaya çıkan anlaşmalardan bir diğeri de Petrol ve Gazın Ötesi İttifak (Beyond Oil and Gas Alliance – BOGA) oldu. Bu anlaşma, ülkelerin petrol ve gaz üretimini sona erdirme taahhüdünde bulunmaları için tasarlanıyor ve hükümetlere hızlı teknik yardım sağlamak üzere tasarlanmış bir fonu da içeriyor. COP28’in dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleştirilmesi ve ülkenin petrol devi ADNOC’un patronu Sultan Al-Jaber, BAE iklim elçisi olarak COP 28 görüşmelerine rehberlik edecek olması, konferans başlamadan önce hâlihazırda eleştiriliyordu. Konferansın ilk günlerinde Al Jaber’in kömürden çıkış talebinin bilimsel bir dayanağının olmadığına dair açıklamasının yayınlanması bu tartışmalarının gücünü artırdı. Açıklanan veriler, dünyanın en büyük kirleticilerinden bazılarını temsil eden 2.456 lobiciye bu yılki kritik müzakerelere katılmak üzere akreditasyon verildiğini gösterdi. Öte yandan, COP26 iklim müzakerelerinde de dünyanın petrol ve gazdan vazgeçmeden seragazı emisyonlarını azaltabileceğini savunan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerine üreticilerin “emisyonlar yerine fosil yakıtlar” şeklinde “enerjiyi hedefleyen herhangi bir metni veya formülü proaktif olarak reddetmesi gerektiğini” duyurdu. OPEC Genel Sekreteri Haitham Al Ghais, Bloomberg’e yaptığı bir açıklamada, “Savunmaya devam edeceğimiz şey, enerji kaynaklarını seçmek değil, emisyonları azaltmak.” açıklamasında bulundu. Oysa 2050 yılına kadar tüm kömür kullanımının tamamen durdurulması, petrol ve gazın ise %60-90 oranında azaltılması gerekiyor. |
|
|
ÖNE ÇIKAN DİĞER GELİŞMELER
- Karbon yakalama teknolojileri hem COP28 süresince sıkça gündeme getitildi hem de COP 28 final nihai anlaşmasında yer buldu. Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu’nun raporu, net sıfıra ulaşmak için karbon yakalama teknolojilerine bağımlı bir ekonomi yaratmanın (yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyona dayalı bir rotaya kıyasla) getireceği en az 30 trilyon dolar daha fazla maliyet üstünde duruyor. Karbon yakalama teknolojilerinin tarihsel gelişimi incelendiğinde, %80-90 oranında geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerine dayanması ve içerdikleri teknik problemler bakımından, daha fazla fosil yakıt üretimini desteklediği görülüyor.
- 143 ülke, hükümetlerin ilk kez toplulukları korumanın ve iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini ele alacak sistemler kurmanın gerekliliğini kabul etmesini içeren sağlık deklarasyonuna imza attı.
- COP28’de 22 ülke, 2050’ye kadar nükleer enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması çağrısı yaptı. Çağrı bildirisini imzalayan ülkeler arasında; Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Gana, Macaristan, Japonya, Moldova, Moğolistan, Fas, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Güney Kore, İsveç, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ve Birleşik Krallık bulunuyor. İklim STK’ları çağrıyı sert bir dille eleştirdi.
- 130’un üzerinde lider Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemi Bildirgesi’ni imzaladı. İklim değişikliğiyle mücadelede tarımın önemini vurgulamayı amaçlayan bildirge, tarım ve gıda sistemlerinin iklim değişikliğine yanıt verme potansiyelini vurguluyor.
Siz de fikrinizi belirtin