SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…
Bugün, 11 Mart 2024.
Bu sayıda, karbon yakalama teknolojilerinin geleceğindeki belirsizlikleri destekleyen argümanlara odaklanıyoruz. Zero Carbon Analytics‘in bu konuda ek bilgiler sunan ve güncel kaynakları bir araya getiren değerlendirme yazısını inceliyoruz.
Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Keyifli okumalar,
İKLİM VE FİNANSMAN HABERLERİ
|
|
|
|
|
KARBON YAKALAMA TEKNOLOJİLERİNİN GELECEĞİNDEKİ BELİRSİZLİKLER VE POTANSİYEL ALANLAR
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından hazırlanan Karbon Yakalama Teknolojileri Gerçekten İklim Dostu Mu? başlıklı yazı, tarihsel gelişimi incelendiğinde, karbon yakalama teknolojilerinin %80-90 oranında geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerine dayandığını ve içerdikleri teknik problemler bakımından daha fazla fosil yakıt üretimini desteklediği için iklim krizi karşısında bir çözüm olma niteliğini yitirdiğini vurguluyordu.
Geçtiğimiz günlerde Zero Carbon Analytics tarafından yayımlanan CCS’ye daha yakından bir bakış: Sorunlar ve potansiyel başlıklı yazı ise karbon yakalama teknolojilerinin geleceğindeki belirsizlikleri destekleyen ek bilgiler sunuyor. Bu konudaki güncel kaynakları bir araya getiriyor.
-
CCS nedir? Karbon yakalama, karbondioksiti havadan uzaklaştıran ve daha sonra depolanmak veya diğer endüstriyel süreçlerde kullanılmak üzere taşıyan teknolojileri ifade ediyor. Yaklaşık elli yıllık bir geçmişe sahip karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (carbon capture, utilisation and storage – CCUS) ile karbon yakalama ve depolama teknolojileri (carbon capture and storage – CCS); başta enerji üretimi, gaz işleme, endüstri ve karbondioksit giderimi olmak üzere birçok farklı alanda, ölçekte ve farklı amaçlarla kullanılıyor.
-
Geliştirilmiş petrol üretim faaliyeti nedir? Yakalanan karbondioksitin, tükenmiş petrol alanlarına taşınıp daha fazla petrol çıkarmak amacıyla yeniden değerlendirilmesi, geliştirilmiş petrol üretimi (Enhanced Oil Recovery -EOR) olarak adlandırılıyor. Böylece karbon kullanımının sürekliliği sağlanmış oluyor.
Raporun gösterdikleri: Problemler ve fırsatlar nerede?
Problemler: Karbon yakalama ve depolama teknolojilerinin geçmişi 1970’lere kadar uzanıyor. Yüksek kurulum ve işletme maliyetleri nedeniyle önerilen projeler, tarihsel olarak, hükümet desteğine dayanıyor. Fakat yakın dönemde sübvansiyonlar hâlâ petrol çıkarımını en üst düzeye yükseltmek için tasarlanırken; söz konusu teknolojiler iklim eyleminin bir parçası olarak yeniden etiketleniyor. Geliştirilmiş petrol üretim faaliyetleri, olgun petrol sahalarındaki konvansiyonel rezervuarlarda kalan önemli miktarda petrolü geri kazanarak emisyonları azaltmanın ve enerji güvenliğini artırmanın bir yolu olarak sunuluyor.
-
Zero Carbon Analytics’in raporunda dünya çapında 41 aktif CCS projesi dâhilindeki toplam kapasitenin %53’ünün doğal gazın işlenmesinde kullanıldığı belirtiliyor. Doğal gazın boru hatlarıyla satılamaz ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) olarak kullanılamaz hâle getirecek olan karbondioksit içeriği ortadan kaldırılıyor.
-
Yakalanan karbonun %82,5’i ise geliştirilmiş geliştirilmiş petrol üretim faaliyeti için kullanılıyor.
Fırsatlar: Son yıllarda, petrol ve gazın ötesinde, CCS’nin potansiyel olarak bazı pozitif etkilere sahip olabileceği alanlardan biri olarak ağır sanayi işaret ediliyor. Çelik, çimento ve kimya gibi sektörler, enerji yoğun olmaları ve kimyasal ya da fiziksel reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan proses emisyonları nedeniyle genellikle karbonsuzlaştırılması zor sektörler olarak görülüyor. CCS girişimlerinin bu sektörlerdeki potansiyel kullanım alanlarına dikkat çekiliyor. Bu sektörlerdeki güncel ve planlanan projelere değiniliyor. Fakat en büyük büyümenin görülmesi beklenen alanlar olarak amonyak üretimi, enerji ve ısı ve biyoyakıtlar öne çıkıyor.
- Çelik sektörü: Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) tarafından yayımlanan araştırma, karbon yakalama teknolojilerinin çeliğin karbonsuzlaştırılması sürecinde anlamlı bir rol oynamayacağını ortaya koyuyor. Araştırma, çelik üretiminin karbondan arındırılması sürecinin, önde gelen küresel demir cevheri madencilerinin farklı stratejik tepkiler vermesine yol açtığını vurguluyor. Yapılan açıklamada bugüne kadar ticari ölçekte düşük karbonlu çelik üretim kapasitesi kurmayı planlayan neredeyse tüm çelik şirketlerinin karbon yakalama teknolojileri yerine hidrojen bazlı veya hidrojene hazır doğrudan indirgenmiş demir (DRI) tesislerini kurmayı tercih ettiği belirtiliyor. 2030 yılında DRI tesisleri yıllık 94 milyon ton üretim kapasitesine ulaşırken, yüksek fırın bazlı faaliyetlerde karbon yakalama teknolojilerine dayalı üretim ancak yıllık 1 milyon tona ulaşıyor.
Rapor, yenilenebilir enerjilerin fosil yakıtların yerini alması durumunda karbondioksitin kaynağında tutulmasına daha az ihtiyaç duyulacağının altını çiziyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) son Net Sıfır senaryosunda da CCUS’nin geliştirilmesindeki mevcut ilerlemenin yavaşlığı vurgulanıyor. Net emisyon azaltımlarına katkıları bakımından incelendiğinde en çok işe yarayacak ve bunu ucuza yapacak önlemler açısından CCS yerine elektrifikasyon, enerji verimliliğini artırma, malzeme verimliliği ve gelişmiş geri dönüşüm gibi eylemler öne çıkıyor.
TAKİP ETTİKLERİMİZ
- Asya Kalkınma Bankası’ndan SKDM eleştirisi
- Ticaret Bakanlığı, ihracatta Yeşil Dönüşüme Destek Paketi’ni duyurdu.
- OECD-IEA Fosil Yakıt Desteği Analizi
- Ana Akıma Doğru: Yeşil Çelik Talebini Şekillendirmek
- İklim Krizinin Yalnız Ülkesi: Olmaz Öyle Saçma İklim
- Türkiye’de son 53 yılın en sıcak ocak ayı geride kaldı.
Siz de fikrinizi belirtin