2023 yılı, iklim gündeminin aciliyetini tekrar gözler önüne seriyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) kapsamında ülkeler arası rekabetçilik tartışmaları gündeme getiriliyor. Türkiye, uluslararası iklim diplomasisinde, Cumhurbaşkanının 2021 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında açıkladığı 2053 net sıfır hedefinin aksine attığı adımlarla, uyumsuz bir görüntü çiziyor. COP28’in etkileri, güncel bir konu olarak hâlâ tartışılıyor.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
İklim aciliyeti ile karşı karşıyayız
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu’nun son bölümü olan İklim Değişikliği 2023’e göre küresel yüzey sıcaklığı 1970’ten bu yana, son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık dönemlerden, daha hızlı artıyor.
- 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi için dünya genelinde karbondioksit emisyonlarının 2030 yılına kadar %48, 2040 yılına kadar %80 ve 2050 yılına kadar ise %99 oranında azaltılması gerekiyor.
- Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Net Sıfır Yol Haritası’nın yeni güncellemesine göre, küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2030 yılına kadar üç, enerji verimliliği iyileştirmelerinin yıllık oranı ise iki katına çıkması gerekiyor.
Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler odağında ülkeler arası rekabetçilik tartışmaları gündeme taşınıyor
2022 yılı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreçte gıda-enerji fiyatlarındaki artış ve tedarik zincirindeki aksaklıklar ekseninde değerlendirilmiş; Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya bağımlı enerji politikasında attığı karşı adımların yenilenebilir enerjiye geçişteki etkileri analiz edilmişti. Bu yıl gündem, özellikle SKDM’ye geçiş döneminin 1 Ekim 2023 itibarıyla başlamasıyla, ülkelerin piyasadaki rekabetçi konumlarını nasıl koruyacakları etrafında şekillendi.
COP28: Sonun başlangıcı mı?
COP28, fosil yakıt çağının sona erdiğine işaret etmesi ile ülkelerin fosil yakıtların yerini temiz enerjinin alması gerektiği ve 2050 yılının küresel net sıfır için hedef yıl olduğu konusunda hemfikir olduklarını göstermesi bakımından önem arz ediyor. Fakat 100’den fazla ülkenin COP28 nihai anlaşmasında fosil yakıtlardan çıkış dilinin yer alması talebi, kendisine yer bulamadı. Finansman ile fosil yakıtlardan çıkış/azaltım tartışmaları ekseninde COP28 birçok eleştiriyle de karşı karşıya kaldı
- Türkiye: Türkiye COP28’de iklim kriziyle güçlü bir şekilde mücadele etmek için hazırlanan küresel yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği taahhüdü dâhil birçok deklarasyona imza atmadı. İklim değişikliği kaynaklı afetler için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’ndan yararlanmak istediğini belirtti. Oysa ki Türkiye dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi (G20) arasında, dünyada en çok sera gazı salan 15. ülke konumunda ve ulusal sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar %30’dan fazla artırmayı öngören iklim hedefini henüz daha iddialı bir hedefle güncellemedi. Bugüne kadar herhangi bir finans taahhüdünde bulunmadı.
Yeni santral ve kömür teknolojileri yatırım planları, Türkiye, makul iklim hedeflerinden git gide uzaklaştırıyor
Türkiye, 2023 yılını açıkladığı Ulusal Enerji Planı ile karşıladı. Fosil yakıtların elektrik üretimi payındaki düşüş ümit verici olsa da planda 3,2 GW olarak öngörülen yeni kömür kapasitesi kurulumu, 2035 yılına kadar ikinci bir nükleer santral yapımının planlanması ve birincil enerji talebinde nükleer payının 2053 yılına kadar yaklaşık %30’a çıkacağı öngörüsü eleştirildi.
24-25 Nisan’da düzenlenen 4. Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi’nde, Enerji Planı’nda ancak maliyetlerin düşmesi ve verimliliğin artması durumunda üretim portföyüne dâhil edilebileceği belirtilen (ve yanıltıcı bir iklim çözümü olan) karbon yakalama teknolojilerinin 2030’a kadar yerli kömür santrallerinde sisteme dâhil edilmesinin öngörüldüğü belirtildi.
Türkiye, Ulusal Katkı Beyanı‘nı güncelleyerek 15 Nisan’da BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteryası‘na sundu. 2015’te %21 olarak açıklanan emisyon artışını azaltma taahhüdü, 2030 için %41 olarak güncellendi. Hedef kapsamında, emisyonlarının 2038 yılına dek sürekli artacağı ve o yıl pik seviyeye ulaştıktan sonra azaltıma başlanması öngörülüyor. Oysa bu durum, emisyonların 2030 yılına kadar %33, 2028 yılına kadar ise %47 artması anlamına geliyor.
Kimsenin işsiz kalmadığı bir ‘‘kömürden çıkış’’ mümkün
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı’na 24 Temmuz sabahı girilerek ağaçların kesimine başlandı. Sivil toplum kuruluşları, ağaçların kesimine başlanmasının ardından, Akbelen Ormanı’nın kömür çıkarmak amacıyla yok edilmek istenmesine karşı ortak çağrıda bulundu.
- SEFiA ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) hazırladıkları Kömüre Dayalı İstihdamdan Çıkış başlıklı rapor, tam bu noktada Türkiye’de elektrik üretiminde kömürden çıkışın sektör istihdamında yaratabileceği muhtemel sorunları ve çözüm önerilerini inceliyor.
- Bu kapsamda öne çıkan bir diğer çalışma olan, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), CAN Europe ve SEFiA tarafından hazırlatılan Adana-Tufanbeyli Enerji Geçişinde Sosyal Kırılganlık Analizi başlıklı rapor ise –enerji geçişinde sosyal ve ekonomik etkileri dikkate alan ve sosyal adaleti gözeten kapsamlı stratejiler oluşturulabilmesi için– kömürlü termik santraller ile enerji üretimi ve kömür üretimi faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerin sosyal kırılganlık bakımından avantajlı ve dezavantajlı yönlerini inceliyor.
Deprem sonrasında yeniden inşa tartışmaları
Türkiye’de iklim gündeminin en önemli tartışma başlıklarından birini Büyük Kahramanmaraş Depremi oluşturdu. İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, sundukları çalışmalar ve girişimlerle bölgede yeniden inşa sürecine katkı sunmayı hedefledi:
- SEFiA’nın da aralarında bulunduğu iklim konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları, güneş enerjisinin acil müdahale aşamasında, geçici konut alanlarında ve yeniden inşa sürecinde kullanıma dair Deprem Acil Müdahale,Toparlanma ve Yeniden İnşa Sürecinde Güneş Enerjisinin Rolü başlıklı bir öneri metni hazırladı.
- Kahramanmaraş depremleri sonrasında toparlanma/yeniden inşa sürecinde binalarda yenilenebilir kaynaklara dayalı ısıtma ve soğutma başlıklı pozisyon metninde ise deprem bölgesi özelinde ve kentsel dönüşüm tartışmaları çerçevesinde binalarda yenilenebilir kaynaklara dayalı ısıtma ve soğutma sistemlerine ilişkin görüşlerini/taleplerini paylaştı.
2022’de öne çıkan diğer SEFiA yayınları
- Karbon Yakalama Teknolojileri Gerçekten İklim Dostu Mu? başlıklı değerlendirme yazısında, karbon yakalama teknolojilerinin fosil yakıt kullanımını desteklediği ve yeşil dönüşümde gecikmeye yol açan kısıtlı/maliyetli bir çabayı işaret ettiği belirtiliyor.
- Küçük Modüler Reaktörler (SMRs): Neden gündemde? Ne kadar gerçekçi? başlıklı değerlendirme yazısında, iklim değişikliğiyle mücadele yolunda son zamanlarda önemli bir araç olarak lanse edilen SMR’lerin güvenilir ve düşük maliyetli bir çözüm olmadığı ortaya koyuluyor.
- İlki geçtiğimiz sene yayımlanan İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Araştırması: BIST 30 Firmalarının Görünümü 2023 başlıklı raporun 2023 verileri, şirketlerin iklim krizi ile mücadele yolunda attıkların adımların hâlâ gerekli seviyeye ulaşmadığını ortaya koyuyor.
- Yeşil Ekonomi ve Yeşil Karmaşıklık Analizi başlıklı araştırmada Türkiye’nin mevcut üretim kabiliyetlerinin belirlenmesi ve alternatif karmaşık ürünlerin üretimine olan uzaklığının hesaplanması amaçlanıyor.
Medyada SEFiA
Sosyal medya hesaplarımıza verdiğiniz destek için ayrıca teşekkür ederiz! Tüm sosyal medya platformlarında 4.5 milyondan fazla görüntüleme ve 70 bin web sitesi ziyareti aldık.
Bu süreçte web sitemiz üzerinden en çok ziyaret edilen raporumuz Türkiye Çelik Sektörü Raporu: Üretim, Ticaret ve Karbonsuzlaşma Süreci, en çok ziyaret edilen analiz yazımız Karbon Yakalama Teknolojileri Gerçekten İklim Dostu Mu? ve en çok ziyaret edilen blog yazımız İklim Değişirken Para Politikası oldu. |
Siz de fikrinizi belirtin