Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP 28) kayıp ve zarar fonunun kurulmasıyla başladı. Yoksul ülkelerin yıllardır talep ettiği kayıp ve zarar fonundaki bu erken atılım, iki haftalık zirve sırasında yapılacak diğer uzlaşıları da destekleyecek bir adım olarak değerlendirildi.
- Kayıp ve zarar fonu tartışmaları: Gelişmiş ülkelerin endüstriyel faaliyetleri sonucu sıcaklık artışlarına neden olması ve buna dair mali sorumluklarını kabul etmemeleri ya da bu değişimden etkilenmeye açık savunmasız ülkelere tazminat teklif etmeye isteksiz olmalarına dayanan “kayıp-hasar finansmanı”, iklim adaletiyle birlikte öne çıkan, önemli bir tartışma. Taraflar, ilk olarak geçen yıl COP27’de Kayıp Zarar Fonu’nun oluşturulmasına yönelik fikir birliğine varmıştı.
İlgili anlaşma metninde gönüllülük esasına dayalı sağlanacak fonun taban çizgisinin 2030 itibarıyla yıllık en az 100 milyar dolar olacağı belirtildi. Fakat öte yandan önemli bir ilerleme olmasına rağmen, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine adaptasyonu için yıllık 215-387 milyar dolar finansman ihtiyacı olduğu belirtiliyor.
Dünya Bankası Başkanı Ajay Banga, COP28’deki konuşmasında Dünya Bankasının dört yıl süreyle geçici ev sahipliği yapacağı Kayıp Zarar Fonu’na ilişkin, bağışçı ülkelerin şimdiden 420 milyon taahhütte bulunduğunu ve erken aşamadaki bu taahhütlerin fonun geleceği açısından iyi işaret olduğunu belirtti.
- Öte yandan: Dünya Bankası COP 28’de, 1 Temmuz 2024’ten 30 Haziran 2025’e kadar sürecek mali yıl için yıllık finansmanının %45’ini iklimle ilgili projelere ayırdığını duyurdu.
Eski dünya liderleri ve önde gelen ekonomistler, zirve öncesinde COP28 ve G20 devlet başkanlarına hitaben yazdıkları mektupta; iklim felaketlerinin dünyanın en yoksul ve en savunmasız insanları üzerindeki etkisinin giderilmesine yardımcı olmak için, petrol üretimi yapan ülkelerin yüksek gelirlerinin 25 milyar dolarlık bir vergiye tabi olması gerektiğini belirtti. İmzacılar, söz konusu verginin, kayıp ve zarar fonu ile 2030 için belirlenen hedefler doğrultusunda yaratılan diğer programlarını destekleyeceğini ifade ediyor.
Öte yandan Türkiye’nin, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden mustarip olması nedeniyle kayıp ve zarar fonundan yararlanmak üzere taleplerini dile getirdiği belirtiliyor. Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Semra Mazlum Cerit, Türkiye’nin rejimin içinde bulunduğu kategorinin dışında bir gruptan temsil sağlamak üzere kurulda yer almak istediğini; fakat rejim içerisinde bir EK-1 ülkesi olduğu için içerisinde bulunduğu grupla talebinin eşleşmediğini belirtiyor. |
Siz de fikrinizi belirtin