SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…
Bugün, 6 Kasım 2023.
Bu sayıda,
- İklim kriziyle mücadelede alternatif bir araç olarak tanımlanan küçük modüler reaktörlerin (SMRs) radyoaktif atık sorununu derinleştiren, ekonomik açıdan rekabet gücü düşük ve gerçekçi iklim hedeflerini geciktiren yanlış bir çözüm olduğuna dair argümanları değerlendiriyoruz.
- Ayrıca, COP 28 öncesi son gelişmeleri de “İklim ve Finansman Haberleri” başlığı altında bulabilirsiniz.
Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Bizi Twitter, LinkedIn ve Instagram’dan da takip edebilirsiniz.
Keyifli okumalar,
SEFiA ekibi.
İKLİM VE FİNANSMAN HABERLERİ
|
KÜÇÜK MODÜLER REAKTÖRLER: NEDEN GÜNDEMDE? NE KADAR GERÇEKÇİ?
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından hazırlanan değerlendirme raporunda, iklim değişikliğiyle mücadele yolunda son zamanlarda önemli bir araç olarak lanse edilen küçük modüler reaktörlerin (Small Modular Reactors – SMRs) güvenilir ve düşük maliyetli bir çözüm olmadığı ortaya koyuluyor.
- SMR nedir? SMR’ler, birim başına 300 MW’ye varan –geleneksel nükleer reaktörlerinin yaklaşık üçte biri oranında ve yılda aşağı yukarı 300 bin evin elektriğini karşılayacak– güç kapasitesine sahip gelişmiş nükleer reaktörler olarak tanımlanıyor.
- SMR’ler nasıl çalışır? Geleneksel reaktörlerde olduğu gibi SMR’lerde de enerji üretimi temel olarak nükleer fisyona dayanıyor. Başta endüstriyel kullanım olmak üzere elektrik üretimi, hibrit enerji sistemleri kurulumu, ısıtma, su-tuzdan arındırma, buhar ve hidrojen üretimi gibi farklı uygulamalara yönelik olarak geliştiriliyor.
Raporda, SMR’lerin modüler, güvenli, esnek ve ekonomik olduğu iddiaları değerlendiriliyor: Elektrik ve ısı üretimi ya da nükleer atıkların ortadan kaldırılması sorunu başta olmak üzere farklı alanlarda kullanılmak üzere esnek ve alternatif bir iklim çözümü olarak SMR’lerin ülkelerin enerji politikalarında yer almaya başlaması tartışmaya açılıyor. SMR’ler, tıpkı karbon yakalama teknolojilerinde olduğu gibi, artan enerji talebini karşılamak üzere enerji arzının kesintisizliğini ve güvenliğini de gözeten yüksek teknolojili bir çözüm olarak lanse edilirken; henüz ticari olarak bir uygulaması olmasa da kısa sürede ticari olarak da çalışabilir hâle getirilmesi gereken iklim dostu bir alternatif olarak sunuluyor.
Oysa SMR’ler radyoaktif atık sorununu derinleştiren, –rüzgâr ve güneş gibi hem düşük maliyetli hem de kendini ticari olarak kanıtlamış yenilenebilir enerji kaynaklarının karşısında– verimsiz, ekonomik açıdan rekabet gücü düşük ve gerçekçi iklim hedeflerini geciktiren yanlış bir çözüm! Küresel seviyede kabul görmüş olan 1,5 derece hedefinin yakalanabilmesi için 2030 yılına kadar emisyonların çok hızlı bir biçimde azaltılması gerekiyor. Fakat SMR’ler bu kısıt çerçevesinde değerlendirildiğinde, 2023 yılı itibarıyla ticari olarak başarılı örnekler sunmaktan çok uzakta duruyor. Buna bağlı olarak da güvenli, esnek ve ekonomik olma iddiasını kanıtlamanın dahi çok uzağında kalıyor.
Raporda SMR’ler hakkında yapılan analizden öne çıkan başlıklar şöyle:
- SMR’ler mevcut radyoaktif atık sorununu daha da karmaşıklaştırıyor: SMR’ler, geleneksel reaktörlere kıyasla, 30 kat uzun ömürlü ve 35 kat da daha fazla düşük-orta düzey radyoaktif atık üretiyor. Doğal ve geri dönüştürülebilir değil, radyoaktif olarak çürüyebilen, bölünebilir malzemeleri kullanıyor. Çalışmalar, SMR’lerin uzun vadede radyoaktif atık üretiminin yönetim gereksinimleri ve bertaraf seçenekleri açısından geleneksel reaktörlerden daha geride kaldığını gösteriyor.
- Ne şimdi ne de gelecekte, SMR’ler ekonomik olarak rüzgâr ve güneş ile rekabet edecek güce erişemiyor: Nisan 2023 tarihli seviyelendirilmiş maliyet analizinde (ömür boyu maliyet/enerji üretimi), geleneksel nükleer enerji tesislerinde birim enerji başına maliyet 141-221 dolar/MWh; rüzgâr ve güneş için maliyet ise sırasıyla, 24-75 dolar/MWh ve 24-96 dolar/MWh olarak hesaplanıyor. ABD’deki NuScale projesindeki reaktörlerin 2029’a kadar birim enerji maliyetinin 58 dolar/MWh olacağı öngörülüyor. Buna karşılık diğer yenilenebilir enerji çözümlerinde maliyet hem zaman içinde geriliyor hem de NuScale reaktörlerine kıyasla çok düşük seviyede kalıyor.
- SMR’lerin inşaat süreleri uzun, maliyetleri ise yüksek: SMR santrallerinin işletme maliyetleri, geleneksel nükleer reaktörlere kıyasla daha düşük termal verimli olmasından dolayı, yüksek ve birçok reaktör beklenen kârı sağlayamadığı için kapatılıyor. Daha düşük miktarda elektrik üretiminin daha az gelir getireceği ve inşaat maliyetlerinin bunun çok daha üstünde kalacağı da tartışılıyor. Bu ekonomik dezavantaj nedeniyle SMR’ler faaliyete geçmeden kapanıyor ve ticarileşemiyor. Dünya genelinde geliştirilmekte olan 70’ten fazla girişimin neredeyse hepsi tasarım aşamasında bulunuyor.
Türkiye’de SMR gündemi
SMR’lerin hem güvenilir olmadığı hem de ekonomik olarak rüzgâr ve güneş ile rekabet edecek seviyeye ulaşamayacağı gerçeğine karşılık, kurulan insiyatifler ve yapılan milyar dolarlık yatırımlarla mevcut riskler genişletiliyor ve iklim hedefleri geciktiriliyor. SMR projeleri nükleer güce sahip olmayan ülkelerde de yoğun biçimde gündeme getiriliyor. Türkiye de bu kapsamdaki ülkeler arasında. Akkuyu Nükleer Santrali’nin (4,8 GW kurulu güç kapasiteli) ilk yakıt temininin yapılması ve ilk ünitenin 2025 yılında faaliyete geçecek olmasının yanı sıra, iki yeni nükleer santralin kurulumu üzerine görüşmeler sürüyor ve Ulusal Enerji Planında ifade edildiği şekliyle 2035 yılına kadar Türkiye’de kurulu toplam nükleer kapasitesinin 4,8 GW’tan 7,2GW’a yükseltilmesi hedefleniyor. Ulusal Enerji Planı’nın duyrulduğu günden bu yana gerek kamu gerek özel sektör tarafından, SMR kurulumunu destekleyen açıklamalar yapılıyor.
Eylül ayının başında açıklanan Orta Vadeli Program ve yakınlarda meclise sunulan, 2028 yılına kadar da Türkiye’nin kalkınma perspektifini çizen 12. Kalkınma Planı dâhilinde, ödemeler dengesi önlemleri ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye yönelik önlemler arasında nükleer güç santralleri ve ilave kapasite olarak SMR girişimleri yer alıyor. Bu noktada, maliyetleri ve güvenlik riskleri ortada olan SMR teknolojisinin, özellikle Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını artıracağı da göz önünde bulundurulduğunda; bu kadar iddialı bir şekilde enerji kapasitesine dâhil edilmesinin sakıncaları üstünde durmak gerekiyor.
Sonuç olarak
Küresel seviyede kabul görmüş olan 1,5 derece hedefinin yakalanabilmesi için 2030 yılına kadar emisyonların çok hızlı bir biçimde azaltılması gerekiyor. SMR’lerin, uzun geçmişlerine rağmen hâlâ ticari olarak ve verimli biçimde işler hâle gelemiyor ve yaygınlaşamıyor. SMR’lerin hem güvenilir olmadığı hem de ekonomik olarak rüzgâr ve güneş ile rekabet edecek seviyeye ulaşamayacağı gerçeğine karşılık, kurulan insiyatifler ve yapılan milyar dolarlık yatırımlarla mevcut riskler genişletiliyor ve iklim hedefleri geciktiriliyor.
TAKİP ETTİKLERİMİZ
|
Siz de fikrinizi belirtin