Yazı: Taylan Kurt

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’nda (COP 28) bir hafta geride kaldı. Kritik ikinci hafta ise bir günlük aranın ardından bugün başlıyor. İlk hafta küresel iklim hareketi adına olumlu olarak yorumlanabilecek adımlardan bahsetmek mümkün. Burada odak, özellikle konferansın ilk günlerinde dikkatleri üzerine çeken, iklim finansmanı tarafında. Fakat açıklama ve insiyatiflerden öte nihai sonuç bildirgesinde yer alacak çözümlerin gerçekçiliği üzerinde durmak gerekiyor. Fosil yakıtlardan çıkış gündeminde somut adımların atılması bekleniyor. Öte yandan Türkiye ise iklim diplomasisinde kolaylaştırıcı bir pozisyon almaktan almaktan uzak duruyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye geçişteki kapasitesini etkili biçimde kullanmadığı, kısa-orta vadeli hedeflerinin ise 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu olmadığı değerlendiriliyor.

Bu yazıda COP 28’de öne çıkan gelişmeler, raporlar ve yorumlar derleniyor. Konferansın hemen sonrasında genel değerlendirmelere ulaşmak için bültenimiz SEFiA İklim Gündemi’ne abone olabilirsiniz. 

Kayıp ve Zarar Fonu işler hâle getirilmesinin ardındaki tartışmalar

Konferans, tüm tarafların kayıp ve zarar fonunun ve fonun finansman düzenlemelerinin işler hale getirilmesi konusunda anlaşmasıyla başladı. İlk gün, fona yaklaşık 300 milyon dolar aktarılması taahhüdünde bulunuldu. İklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve zararlarla başa çıkmaya çalışan hassas ülkelere tazminat ödenmesine yardımcı olacak fonun oluşturulmasına geçtiğimiz yıl Mısır’da düzenlenen COP 27’de karar verilmişti. Bu adımı, tarihsel bir kazanım ve konferanstaki olası diğer uzlaşılar için olumlu bir adım olarak değerlendirebiliriz.

Fakat bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Fon kuraklık, seller ve yükselen denizler gibi giderek artan aşırı hava olaylarının yol açtığı yıkımın maliyetiyle başa çıkmaya çalışan, iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu bulunmayan ve iklim değişikliği etkilerine önlem almak için gerekli teknik ve finansman imkanlarına sahip olmayan ülkelerin uzun süredir devam eden bir talebi. Fonun işler hâle gelmesinin ötesinde, etkisinin ne olacağı değerlendirildiğinde ortaya beklentileri karşılayan bir sonuç çıkmıyor. Yapılan tahminler, 2030 yılına kadar kayıp ve hasar maliyetlerinin 400-431 milyar dolar seviyesinde olduğunu gösteriyor. Yani söz konusu rakamlar, ihtiyacın ancak binde 2’sini karşılıyor. Öte yandan, fonun işler hâle getirilmesi için bu yıl alınması gereken kararın henüz açılış toplantısında alınması da COP Başkanı Sultan Al Jaber’in –dikkatleri fosil yakıtlardan çıkış yerine iklim finansmanına kaydırması bakımından– başarılı bir taktiği olarak da değerlendiriliyor. Söz konusu finansmanın nasıl kullanılacağına ilişkin net bir karara varılmamış olması ise açıkta kalan bir diğer konu.

  • Finansman: COP28’te tematik takvimin finansmana ayrılan 5.günü en az 40 farklı finansman taahhüdüyle tamamlandı. Yeşil İklim Fonu için yapılan yenileme taahhütleri öncekileri aştı ve şu anda ikinci yenilemenin tamamı için 12.8 milyar dolar taahhüt edildi. Kayıp ve zarar fonuna yönelik taahhütler 655 milyon dolara kadar ulaştı. Bu noktada 2030 yılına kadar gelişmekte olan ülkeler (Çin hariç) için en az 2.4 trilyon dolarlık iklim finansmanına ihtiyaç olduğu ama sonu gelmeyen ekonomik kriz döngüsünün 54 ülkeyi kalkınmalarını ve enerji dönüşümlerini engelleyen bir borç krizine sürüklediği de tartışılıyor. Öte yandan Yeşil İklim Fonu özelinde, söz konusu taahhütlerin gerekli 100 milyar doların çok gerisinde kaldığını da söylemek mümkün.
Küresel Durum Değerlendirmesi

COP28’de ilk Küresel Durum Değerlendirmesi’nin (Global Stocktake – GST) sonuçlandırılması bekleniyor. GST, –ana hatları Paris Anlaşması’nın 14. maddesinde belirtildiği üzere– iklim hedeflerine ulaşmada tarafların nerede ilerlediklerini/ilerleyemediklerini görmeleri için tasarlanmış 5yıllık sistematik bir süreç. 1,5 derece sınırında kalmak için gereken emisyon kesintilerinin karşılanmasına yönelik ilerlemelerin değerlendirildiği bu süreçte yeni ulusal planlar için parametreler belirleniyor. Yani, bu sene üzerinde anlaşmaya varılacak olan GST çerçevesi önümüzdeki 5 yılın belirleyicisi olacak yeni Ulusal Katkı Beyanlarına da şekil verecek olması açısından önem taşıyor. Ülkelerin hedeflerinde bu çerçevede güncelleme yapması gerek.

  • Kritik 10 yıl: Hükümetlerin, COP28’de yapacağı bu envanter çalışması, iklim eylemi için kritik bir on yılda gerçekleşiyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) Yıllık Emisyon Açığı raporuna göre gezegeni 1,5 derecelik sıcaklık artışında tutabilmek için sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar %42 oranında azalması gerekiyor. En iyimser senaryoda bile ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama şansı yalnızca %14.

İlk hafta boyunca, envanter çalışmasının Üst Düzey Komitesi bir dizi üst düzey etkinlik düzenledi. Üç üst düzey küresel durum değerlendirmesi etkinliği (azaltım, uyum ve uygulama araçları üzerine), her başlık altında daha fazla azim ve iklim eylemi için aciliyetin altını çizdi. Bu tartışmalarda iklim eylemini ve desteğini geliştirmek için fırsatları/zorlukları belirleyen ve hükümetlerin 2025’te sona erecek daha iddialı ulusal iklim eylem planları hazırlamalarına yardımcı olacak siyasi bir sonuç elde edilmesi planlanıyor. Tüm akıbeti taslak GST metninden takip etmek mümkün. Bu taslak metin konferansın nihai anlaşmasında neler olacağına dair sinyaller veriyor:

  • Yenilenebilir enerjinin üç katına çıkarılması ve verimliliğin iki katına çıkarılması taahhüdü tekrarlanıyor.
  • Fosil yakıtların düzenli ve adil bir şekilde aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması öneriliyor ya da azaltılmamış fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına ya da azaltılmamış kömür kullanımına son verilmesine odaklanılıyor.
  • Verimsiz sübvansiyonların “orta vadede” aşamalı olarak kaldırılması için bir seçenek sunuluyor (Bu noktada ‘verimsiz sübvansiyonlar’ ifadesinin muğlaklığı ve iklim eylemini geciktirici niteliğinin üstünde durmak gerekiyor.)
  • Karbon yakalama teknolojileri ve düşük karbonlu hidrojen üretimi dâhil olmak üzere sıfır ve düşük emisyonlu teknolojilerin küresel ölçüde artırılması öneriliyor.
Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi

Konferansın en önemli gelişmelerinden biri Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girşimi’nin (The Global Acceleration for Decarbonization Initiative) 123 hükümet tarafından imzalanması oldu. Girişim kapsamında dünyanın enerji üretiminde fosil yakıtların payını azaltmanın bir yolu olarak yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına ve enerji verimliliğinin ilerleme hızının ise iki katına çıkarılması sözü veriliyor. Girişim, öte yandan, nükleer enerjinin genişletilmesi, metan emisyonlarının azaltılması ve kömür enerjisine yönelik özel finansmanın durdurulması da dâhil olmak üzere diğer alanlardaki taahhürlerle de enerji sektörünün karbondan arındırılması amaçlıyor.

  • Ulaşılabilir hedef: Bu noktada enerji düşünce kuruluşu Ember tarafından yapılan ulusal hedefler analizi, hükümetlerin şimdiden 2030 yılına kadar yenilenebilir kapasitelerini iki katına çıkarmayı planladığını ve bu kapasitenin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması hedefinin de ulaşılabilir olduğunu ortaya koyuyor.

Küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması, önümüzdeki yedi yıl içine kurulacak 7.000 gigavatlık ek kapasiteyle 11.000 gigavata ulaşmasını gerektiriyor. Hedefe ulaşılması, 2022 yılında %30 olan yenilenebilir kaynakların küresel elektrik üretimindeki payının 2030 yılına kadar %60’a ulaşması ve 2030 yılına kadar fosil yakıtlarda yapılması gereken kesintilerin %85’inin gerçekleştirilmesi anlamına geliyor. Bu noktada beklentiler, söz konusu taahhütlerin Konferansın nihai kararları arasında yer almasında yoğunlaşıyor.

Türkiye’nin COP28’deki konumu ve kömürden çıkış gündemi

Türkiye 11,2 gigavat olan mevcut güneş kapasitesini 2035 sonunda 53 gigavat seviyesine, yani neredeyse beş katına; 11,6 gigavat olan rüzgâr kapasitesini de 2035’te 29 gigavat seviyesine –2,5 katına– çıkarmayı hedefliyor. Her iki hedefin toplamına bakıldığında güneş ve rüzgâr kurulu gücünün bugüne göre 3,6 katına çıkarılmasının planlandığı görülüyor. Fakat Türkiye, paralel hedeflere sahip olmasına rağmen, Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi kapsamında yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına ve enerji verimliliğinin ilerleme hızının ise iki katına çıkarılması taahhütlerine dâhil olmayarak iklim diplomasisinde yapıcı bir tavır almaktan uzaklaşıyor

  • 2030 iklim hedefi: Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için, 2020 yılına kıyasla 2030’a kadar en az %35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerekiyor. Türkiye’nin güçlü bir iklim hedefi koyması beraberinde ayrıca ekonomik faydalar da getiriyor.

ABD, Avustralya, Brezilya, Polonya ve Meksika gibi fosil yakıta dayalı enerji sistemi olan ülkeler bildirgeye imza atarken; Türkiye, Çin ve Hindistan ile birlikte anlaşmayı imzalamayan ülkeler arasında kalıyor. Türkiye’nin bu ısrarının ardında kömürlü termik santrallerin aşamalı olarak kapatılmasına karşı gösterdiği direnç olduğu değerlendiriliyor.Bu noktada da Türkiye’nin Küresel Durum Değerlendirmesi kapsamında fosil yakıtların azaltılmasına ve fosil yakıttan çıkışa karşı olduğunu bildirmesi ile ABD’nin de yer aldığını açıkladığı Kömürden Çıkış Koalisyonu’na (Powering Past Coal Alliance – PPCA) katılmaması işaret ediliyor. 

COP 28’de kömürden çıkış gündeminin önemli bileşenlerinden PPCA kapsamında hükümetler küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlama hedefini ulaşılabilir kılmak için karbon tutma teknolojisine sahip olmayan yeni kömür santralleri geliştirmemeyi ve hâlihazırdaki bu teknolojilere sahip olmayan kömür santrallerinden aşamalı olarak çıkmayı taahhüt ediyor.

Fosil yakıtlardan aşamalı çıkış müzakereleri tüm hızıyla devam ederken, enerji geçişini hızlandırmak için ortaya çıkan anlaşmalardan biri de Petrol ve Gazın Ötesi İttifak (Beyond Oil and Gas Alliance – BOGA). Bu anlaşma, ülkelerin petrol ve gaz üretimini sona erdirme taahhüdünde bulunmaları için tasarlanıyor ve hükümetlere hızlı teknik yardım sağlamak üzere tasarlanmış bir fonu da içeriyor

  • Kömürden çıkış ve bilim: COP 28’de kömürden çıkış gündeminde yer tutan bir gelişme de konferansın başlamasının ardından Al Jaber’in kömürden çıkış talebinin bilimsel bir dayanağının olmadığına dair açıklamasının yayınlanması oldu. Bunun ardından Future Earth ve World Climate Research Program’ın yayınladığı ortak yanıt metninde 2050 yılına kadar tüm kömür kullanımının tamamen durdurulması, petrol ve gazın ise %60-90 oranında azaltılması gerektiğini vurgulandı
  • Fosil yakıt lobisi: Öte yandan, Büyük Kirleticileri Dışarı Atın (Kick Big Polluters Out – KBPO) koalisyonunun son analizi, dünyanın en büyük kirleticilerinden bazılarını temsil eden 2.456 lobiciye bu yılki kritik müzakerelere katılmak üzere akreditasyon verildiğini gösteriyor.

COP28’te fosil yakıtlardan aşamalı çıkış anlaşmasının sağlanması en büyük beklentilerden biri. AB’nin ve ABD’nin de dahil olduğu 100’den fazla ülke bu hedefi desteklerken, Çin ve Hindistan gibi iki büyük fosil yakıt üreticisi ve tüketicisinin böyle bir hedefe nasıl yaklaşacağı ise şüpheli. Ancak yine de, COP28 BM iklim zirvesindeki nihai anlaşmaya dair taslak GST metni, müzakerecilerin fosil yakıtlardan “düzenli ve adil” bir şekilde aşamalı çıkış çağrısını ele aldıklarını gösteriyor. Fakat verilen taahhütlerin iklim hedefleri için iddialı olmadığı da değerlendiriliyor.

Öne çıkan diğer gelişmeler

COP 28’de finansman konusunda gündeme getirilen bir önemli başlık da Yeni Kolektif Sayısal Hedef (New Collective Quantified Goal on Climate Finance – NCQG). Paris Anlaşması kapsamında hükümetler, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç ve önceliklerini dikkate alarak NCQG için yıllık 100 milyar dolarlık bir taban belirlemişlerdi. 2022 yılında başlayan yeni bir NCQG geliştirme sürecinin 2024 yılının sonunda belirlenmesi gerekiyor.

Karbon yakalama teknolojilerinin gelişimi de yüksek ses getiren bir diğer tartışma başlığıydı. Ülkelerin ortak karbon yakalama hedeflerini açıklamaları bekleniyor. ABD liderliğinde Karbon Yönetimi Mücadelesi girişiminin lansmanı yapılıyor. Fakat Konferans boyunca, bu teknolojileri eleştirel bir açıdan ele alan raporlar da yayınlanıyor. Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu’nun raporu, net sıfıra ulaşmak için karbon yakalama teknolojilerine bağımlı bir ekonomi yaratmanın (yenilenebilir enerji, enerji verimlilliği ve elektrifikasyona dayalı bir rotaya kıyasla) getireceği en az 30 trilyon dolar daha fazla maliyet üstünde duruyor.

  • Karbon yakalama teknolojileri: Karbon yakalama teknolojilerinin tarihsel gelişimi incelendiğinde, %80-90 oranında geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerine dayanması ve içerdikleri teknik problemler bakımından, daha fazla fosil yakıt üretimini desteklediği görülüyor. Böylece iklim krizi karşısında bir çözüm olma niteliğini yitiriyor.

123 ülke, hükümetlerin ilk kez toplulukları korumanın ve iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini ele alacak sistemler kurmanın gerekliliğini kabul etmesini içeren sağlık deklarasyonuna imza attı. Türkiye ise imzacı ülkeler arasında yer almadı.

COP28’de 22 ülke, 2050’ye kadar nükleer enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması çağrısı yaptı. Çağrı bildirisini imzalayan ülkeler arasında; Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Gana, Macaristan, Japonya, Moldova, Moğolistan, Fas, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Güney Kore, İsveç, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ve Birleşik Krallık bulunuyor. İklim STK’ları çağrıyı sert bir dille eleştirdi.

130’un üzerinde lider Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemi Bildirgesini imzaladı. İklim değişikliğiyle mücadelede tarımın önemini vurgulamayı amaçlayan bildirge, tarım ve gıda sistemlerinin iklim değişikliğine yanıt verme potansiyelini vurguluyor.

Öne çıkan raporlar
  • İklim Eylemi Takipçisi (Global Carbon Tracker – GCT) yıllık ısınma güncellemesini yayınladı. Güncellem, hükümetlerin verdikleri taahhütlere rağmen ısınma tahminlerini düşürmek için yeterli önlem almadığını, bunun yerine bazılarının dünyanın fosil yakıtlara bağımlılığını sürdürmek için CCS gibi yanlış çözümlere yöneldiğini ortaya koyuyor.
  • Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) Küresel İklimin Durumu 2023 raporu, Ekim 2023’ün sonuna kadar olan verilerin, bu yıl küresel ortalama sıcaklıkların sanayi öncesi dönem (1850-1900) ortalamasının yaklaşık 1,4 derece üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.
  • Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın Adaptasyon Açığı Raporu, iklim değişikliğinin artan etkilerini yakalamak için hızlanması gereken iklim adaptasyonu konusundaki ilerlemenin yavaşladığını ortaya koyuyor. Emisyon Açığı Raporu, ülkeler söz verdiklerinden daha fazlasını yapmadıkları takdirde dünyanın Paris Anlaşması hedeflerinin çok üzerinde bir sıcaklık artışına doğru gittiğini ortaya koyuyor.
  • Küresel İklim Eylemi Yıllığı 2023, iklim eylemlerinin ilerlemesi, eğilimleri ve zorlukları hakkında genel bir bakış sunuyor. İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlayan şehirlere verilen desteğin artması ve yerli halklar gibi kırılgan gruplar için daha fazla finansman sağlanması üstünde duruluyor. COP28’deki ilk küresel envanter çalışmasının sonuçlarına odaklanılıyor.
  • Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) COP28’de sunduğu Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası’nın üçüncü ve son raporunun Net Sıfır Senaryosu, karbon tutma ve yakalama ve negatif emisyon teknolojileri kullanılmadan Türkiye’nin emisyonlarını 2018 seviyelerine kıyasla 2030 yılında %32 ve 2050 yılında %68 oranında azaltabileceğini ortaya koyuyor. Kömür yakıtlı enerji santrallerinin çok büyük bir kısmının 2035’e kadar, tamamının ise 2040’a kadar kapatılabileceği belirtiliyor.